17 Ekim 2015 Cumartesi

7 Günlük Baltık Turu : Riga/LETONYA

 Eveet sevgili okur. Bugün size birden aklıma düşüveren ve bir ay içerisinde planlıyıp gerçekleştirdiğim 7 günlük Baltik Turu'mun ilk durağı ve Letonya'nın başkenti RİGA'dan bahsedeceğim.

 Uzun süredir yazı yazmıyorum/yazamıyorum. Yalan söylemenin anlamı yok. Biraz küsmüştüm yazmaya, sebebi bende saklı. Neyseki hınzır blog illa "Bunu da yazmalısın :)", "Bak oğlum kesin yaz!" gibisinden beni kışkırttı ve bu yazı sizlerle. Ona teşekkür ederken o kadar işin arasında yazı hazırlamın ne kadarda rahatlatıcı ve terapi kıvamında birşey olduğunu anlatamam.



 Tamam tamam konuya giriyorum :) Temmuz ayının sonlarına doğru staj yaptığım esnada nereden estiğini bilmediğim bir rüzgar beni telefonumdaki thy uygulamasından baltik ülkelerine olan uçuşların fiyatlarına bakmaya itiverdi. Sonra bu iş aklıma öyle bir takıldı ki geceleri saatlerce google maps ve skyscanner'dan ülkelere ve uçuşlara bakarken buldum. Ardından iş google da sokaklara gezmelere kadar vardı.

 Artık karar varma aşamasına geliyordum. Para, konaklama ve bilet işleri için ayarlamalar yapıyordum. İstanbul'dan Tallinn, Vilnius, Riga, Helsinki bir de Stockholm uçuşları arasında tercih yapmaya çalışıyor ve bu ülkeler arasında geçişlere bakıyordum. Sonrasında İsveç ve Finlandiya'yı Petersburg ile beraber önümüzdeki seneye bıraktım ve İstanbul Atatürk- Riga uçuşuna gidiş-dönüş biletimi bir ay öncesinden alıyor olmama rağmen gayet uygun bir fiyata aldım. Hostelworld.com dan da kalacak yerleri ayarladım. Bu 3 ülke arasında trenler çok yaygın olmadığı için otobüsle geçiş yapılıyordu ve gayet ucuzdu. Ecolines, Simple Express, Lux Express firmaları en popüler olanları idi ve bende bunlar ile ulaşım sağlayacaktım.

 Günler birbirini kovaladı, içimdeki heyecan büyüdü de büyüdü ve gün geldi ve kendimi uçakta buldum. Hayatımda ikinci kez thy ile uçuyordum ve gerçekten güzel hissetiriyordu. İlaveten Türkiye'de tanıştığım ve Riga'da yaşayan bir arkadaşımla buluşacaktım ve o da ayrı bir heyecan katıyordu işin içine. Neyse kalkış yaptık, yemek yedik vs. Öyle rahat bir uçuştu ki iniş için alçalmaya başladığımızda uyandım ve bir yarım saat kadar kestirmişim film izlerken :) Tabi bu rahatlıkta yanımdaki koltuğun boş olmasının da faydası vardı.

 2,5 saatlik uçuşun ardından Riga Havalimanına indik. Pasaport kontrolü sırasında bir de baktım ücretsiz internet mevcut. Kalacağım otel için otobüs durağı ararken arkamdan Erasmus'a gelmiş arkadaşları farkettim ve onlarla kısa bir muhabbetin ardından otobüs bileti için Tourist İnformation'a gittim. Bilet normalde daha pahalıyken orada daha ucuz oluyormuş turistlere. Neyse güleryüzlü memurlara otobüs durağını sorduktan sonra ayrıldım ve belediye otobüsü ile Riga Old town olarak bilinen eski çarşıya ulaştım. Otelim St. Peter's Kilisesinin tam arkasındaki Red Nose Hostel idi. Çantaları attım ve etrafı kolaçan etmek ve akşam yemeği için hostelden ayrıldım. Bu arada otobüsten indiğimde bir süre ters yöne gittiğimi farkettim. Çünkü arkadaşım alt geçitten geçerek yolun karşısındaki sokağa gireceksin demişti. O anda yer-yön bulma yeteneğimin biraz körelmeye başladığını farkettim ama elbette sonraki iki günde her sokağa gire çıka her tarafı ezberlemiştim.


 Ertesi her gün öğle saatlerinde ücretsiz olarak düzenlenen şehir turuna katıldım. Rehberimiz Agnese eşliğinde 2-3 saatlik kısa bir tur yaptık. İlk olarak avrupanın en küçük hosteli "The cats hostel"in önüne giderek birkaç hikaye dinledik. Sonrasında sırasıyla Riga Central Market, Çiçek pazarı, birkaç sanat müzesi, Letonya Bilim Akademisi Binası, Tren istasyonu, Berga Bazars Avm, Vermanes Darzs isimli parka gittik. Turun ardından ona küçük bir hediye bırakarak bisiklet turu için oradan ayrıldım.
 Sabah hostelden çıkmadan önce hostellerde bolca bulunan şehir haritalarından bir tane kapmıştım ve o da tam bu noktada işime yaradı. Harita üzerinden bisiklet kiralama dükkanını buldum ve yine rehber eşliğinde şehir içinde yürüyerek ulaşmanın zor olduğu moskova mahallesine ve Riga'nın daha modern kısımlarına gittik.

 Gün sonunda yaklaşık 6-7 saattir güneş altında kaldığımı anladığım anda başımın zonklması şiddetlenmeye başlamıştı. Yemek ve kahvaltılık alışverişi için market ararken mc donalds gözüme çarptı birden bedava internet aklıma gelmişti. Tahmin edebileceğiniz gibi gözümde dolarlar uçuşuverdi. Oradaki banka otorup biraz dinlenirken Riga daki arkadaşımdan gelen mesajları gördüm ve hemen iletişim kurduk. Yakınlarda olduğunu söyledikten sonra buluştuk ve 2 saatlik nefessiz bir muhabbet ettik. Gece olmaya başlamıştı ki havanın soğukluğundan bunu anlamaya başlamıştım. Arkadaşımın anlattığına göre Riga'da gündüzler de normalde soğuk oluyormuş ama benim gittiğim hafta tam bir karasal iklim vardı. Gündüz yanıma ceket almama rağmen onu taşımaktan yoruldum, çünkü müthiş sıcak bir hava vardı. Ardından vedalaştık ve hostelin yolunu tuttum. Ertesi günkü Tallinn yolculuğum için düşüncelere dalarken aynı zamanda Riga'nın tam olarak bitmediğine üzüldüm bi açıdan.

 Ertesi sabah çantayı topladım, yolculuk için hazırlandım ve tıpki diğer oda arkadaşlarımın yaptığı gibi pencerenin önünde İstanbul'da hazırladığım ekmek arası sandviçlerimi yedim. Hostelden ayrıldıktan sonra otobüs terminaline gittim. Biletimin internet çıktısını göstererek otobüse bindim.  Öğle saatlerinde Ecolines ile Tallinn yoluna koyulmuştum. Şans öyle yaver gitmişti ki güzelim orman yollarından giden bir yolda iki katlı otobüsün en ön koltuğuna denk gelmiştim.

 Aslında bu Riga ile ilk tanışmamdı. Dönüş uçuşu için tekrar buraya gelecektim asıl eğlence o zaman idi :)

 Devamı bir sonraki Tallinn yazımda..

 Hasan ERCAN
 17.10.2015
 KARABÜK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder