12 Şubat 2016 Cuma

Varşova Modlin Havalimanı'ndan Şehir Merkezine Nasıl Gidilir?

 Tekrardan merhaba sevgili okur. Bu yazımda sizlere kazara veya bilerek Varşova Modlin Havaalanı'na gelipte şehir merkezine gitmek veya tam tersi istikamette ulaşım sağlamanın 2 yolundan bahsedeceğim.



1-Airport Shuttle(otobüs) kullanarak,



2-Banliyö trenleri veya şehirlerarası trenleri kullanarak..



3- Otostop :)
Şimdi şu otobüse(aşağıda) açıklık getirelim Bu otobüsler tahminimizce oraya inen lowcost havayolu şirketlerine(ryanair, wizzair) ait olmakla beraber fiyatları zamanında 30-40PLN gibi birşeydi ve 30dk da bir kalkıyorlar sanırsam. Lakin herkes dilediği gibi otobüse binip gidemiyor. Merkeze uzaklık 40-45 km olduğu için hemen doluveriyormuş. Rahatça binebilmek için internet sitesinden çok önceden rezerve yaparak ucuza binebiliyormuşsunuz. Ortalama bir uçaktan 180 kişi inerse ve aynı zaman diliminde 2-3 uçak indiğini düşünürsek eğer biz gibi bilet almazsanız hali siz düşünün .. :) He elbette boş olma ihtimalide var küçükte olsa. O zaman havaalanı kapısının hemen yanında bilet acentasından biletinizi alabiliyorsunuz.



Eee gelelim banliyö trenine. Biz zorunlu olarak bu yoldan gitmiştik merkeze çünkü otobüste yer yoktu ve otobüs acentasının tavrı yüzünden son anda yer açılmasına rağmen trene gittik. Küstük, kızdık onlara :) Neyse konuya dönelim. Elbette tren hemen oracıktan kalkmıyor. Trene gidebilmek için yine deminki acentaların orada tren bileti satan acenta var oradan bileti aldıktan sonra ücretsiz olan belediye otobüsüne binerek 5 dk mesafedeki tren istasyonuna gidiyorsunuz. Otobüs(şu aşağıdaki) çıkış kapısının orada biyerlerde olacak. Yoksa 2 dk bekleyin istasyondan geriye dönüyordur tahminen. Bu arada alttaki otobüs trene gidenlere bedava ve tren bileti de 9-10PLN bişeydi. 


Belediye otobüsünden iner inmez banliyö treni (solda)gelmiyor elbette. Onunda timetable ından saatini kontrol edip doğru yönde beklemelisiniz. Neyse geldikten sonra binip keyfinize bakabilirsiniz. Çünkü geniş ve ferah baya. 35-40 dk sonra Varşova Gdanska Tren İstasyonunda inerek ve oradan da isterseniz metro ile şehir merkezine ulaşmanız mümkün.
Banliyö trenine bindiğiniz istasyondan şehirlerarası trenlerde geçmekte. Ben birkaç tanesine denk geldim hatta kaçak binsek götürürler mi diye de baktım ama kesin bir bilgim yok. 
Yukarıda bahsettiğim bilgiler 2014ün haziran ayında yaşanmış olup başımdan geçmiş bir anımdır. Ortam ve fiziki şartların değişmesi sonucu değişiklikler olmuş olabilir. Ayrıca play store da bulunan MOOVİT uygulaması(aşağıda) birebir bu bahsettiğim aktarmaları ayrıntılı ve güncel olarak vermektedir.


Harita üzerinde kısaca açıklamaya çalıştım.



Faydalı olduysa ne mutlu bana. Hepinize bol şans.

12.02.2016
KARABÜK


9 Şubat 2016 Salı

7 Günlük Baltik Turu: Tallinn/ESTONYA

Riga'nın ardından Estonya'nın başkenti Tallinn'den kaldığım yerden devam ediyorum. En son Riga'dan öğle saatlerinde otobüsle yola koyulmuştum. Biletimi daha önceden internet üzerinden almıştım ve bilet çıktısı ile otobüse bindim. Yüzümüzden yabancı olduğumuz belli olduğu için bir kimlik istediler bende ISIC kartımı gösterdim.

Neyse yola koyulduk işte. Böyle tek şeritli tertemiz ormanlık yolları aşaraktan talline doğru yol alıyorduk. Yolların tertemiz olması, sürücülerin hız sınırlarına harfiyen uyuyor olması ve muhteşem ötesi doğa dikkatimi öyle çekiyordu ki uyuyakalmışım ve otobüsün kliması beni uyandırdı. Avrupa da hava şartları nasıl olursa olsun havalandırmalar daima açık oluyormuş meğersem..
Sonra birkaç küçük ilçe kasaba duraklarına uğrayaraktan tallinn e ulaştık.

 Elbette daha önceden araştırdığım üzere ara sokaklardan kaybola kaybola şehir merkezine doğru yürümeye başladım.Yaklaşık 1-2 km lik bir mesafe idi ve troleybüs ile de gidebilirdim ama yürümeyi tercih ettim bu baltık akşamüstüsünde. Yolda giderken tallinn in hem zengin hemde orta düzeyli ailelerin yaşadığı yerlerden geçtim. Bir yerde müstakil evler, öte yanda apartmanlar çocuk parkları, yolun karşısında lüks bir alışveriş merkezi ve yanında lüks gökdelenler.. Hatta otelin otoparkında bir adet Tesla Model S bile gördüm :)

Gökdelenlerin arasından yemyeşil parklardan geçe geçe bir yandan da telefonumdaki haritaya bakarak hostelime ulaştım. Eşyalarımı yatağın kenarına attıktan sonra kameramı ve fotoğraf makinamı alıp hemen dışarı çıktım. Hostelim eski çarşı meydanına 100m mesafede idi ve bunu bilerek ayarlamamıştım. Hemen oradaki mc donalds a girdim ve karnımı doyurdum. Ardından bedava interneti kullanarak yemek yenilecek ünlü restoranları ve görmeden gitme denilen yerleri araştırdım bir süre.

 Saat 7 sularında normalde akşam olması gerekirken tallinn de güneş batmamıştı. Fazla uzaklaşmayacak şekilde birkaç caddeyi takip ettim ve kısaca etrafı tanımaya çalıştım. Sonra ışıkların yanmaya başladığı vakit meydana giderek saat kulesinin önündeki çançunların yanına oturdum utanmazlarsa belki tanışırız diye :) Neyse onlar çok durmadılar kalktılar. Bende kamerayla bi yandan etrafı çekiyor öte yandan daha önce çektiğim videoları izliyor kendime gülüyordum ki yanıma iki abi oturdu. Ben tabi konuşmuyorum hiç. Bunlarda aralarında şurası şöyle burası böyle kendilerince hikayeler muhabbetler.. Hop daldım aradan sa, as. Adamlar bi şaşırdı oha sen ne ayak Tükçe falan derler gibi baktılar yüzüme. Bende kendimi tanıttım, gezmeye geldiğimi falan söyledim sonra işte niye geldiniz, napıyorsunuz buralarda falan baya bi konuştuk. Öğrendiğim 3-5 şeyi paylaştım Riga'yla Tallinn'le ilgili. Helsinki ye falan gitmek istiyorlarmış hatta. Bende o konuyu araştırdığım için anlattım işte. Kendileri bir proje kapsamında grup olarak gelmişler buraya. Ertesi gün Vilnüse gidip oradan da geri döneceklermiş zaten. Hava iyice kararınca abiler ile ayrıldık ve marketten birkaç erzak aldıktan sonra hostelime geçtim.

Kapıdan girdim ortak alandaki yabancılara selam verip resepsiyona birşeyler soracaktım ki ordan birisi selam verdi. Şaşırdım tabi ben. Arkadaş misafir listesinden ismimi öğrenmiş ve o saate kadar beni beklemiş tanışmak için. O yorgunluğun üzerine oturduk bide onla muhabbet ettik kahve falan yaptık beraber... Gecenin geç saatlerine kadar iyice ısındık birbirimize resepsiyonistle falan. Sonra yatmaya gittik ama arkadaş sabah ayrılmak zorundaydı Riga'ya doğru. Neyse sabah sesine uyandım ve vedalaştık. Ama benim Tallinn'deki ilk sabahımdı ve kim bilir neler ile karşılaşacaktım...

Sabah kalktım akşamdan aldıklarımdan birşeyler hazırlayıp yiyeyim derken masadaki müsli ve sütün otelin ikramı olduğunu hatırladım ve onlarla karnımı doyurduktan sonra buluşma noktasına geçtim. Daha önce söylediğim gibi her şehirde ücretsiz şehir turları vardı ve bu da onun buluşma noktası idi. Oraya gittiğimde büyük bir insan kalabalığı ile karşılaştım. İnternette okuduğum yorumlara göre erkek rehber çok eğlenceli bir çocukmuş o yüzden onun grubuna dahil oldum ve önce herkes birbiri ile tanıştı. Sonra baktım grupta türk bir aile var onlarla falan tanıştık. Sonra yine iki abi ile tanıştık kendileri diplomat gibi birşeydi ve güzel bir muhabbet ettik gezi sırasında.

Eğlenceli geçen 2 saatlik eski çarşı turunun ardından ayrılarak daha önce yaptığım gibi bisikletime atlayarak pedallamaya başladım. Daha önce bahsettim mi hatırlamıyorum ama tarih veya bina görmek değil benim aradığım. İlgimi çeken şehir insanının günlük hayatını nasıl yaşadığı, nerelerde oturduğu , dinlendiği ve zaman geçirdiği. Bu doğrultuda rotamı daha sessiz şehir merkezinden uzak yerlere çevirdim. Buralar ilk gün otobüsten inerek içinden geçtiğim mahalleler, baltık denizi kıyısındaki tramvay yollarının geçtiği çınar ağaçları ile kaplı sokaklar ve şehrin biraz sağ üst tarafında kalan plaj kısmı ve yolcu gemilerinin yanaştığı liman idi. Bisikleti 6 saatliğine kiralamıştım ve aslına bakarsak ucu ucuna yetti yada yetmedi bile. Limanda kayaların üzerine oturup biryandan deniz öte yandan cruise gemisindeki insanların sesleri çok değişik bir izlenim bıraktı bende. Tanımadığım hatta yabancı olduğum bir yerde keyif yapıyordum.. Oh mis...
İyiki tek çıkmışım dedim o an işte..

Yol açık yola TEK çık sesleri kulaklarımda çınladı o an..

6 saati biraz geçerken bisikletimi teslim ettim ve gördüğüm yerler, tanıştığım insanlar, yediğim yemekler hep hatıra olmaya başlıyordu. Bisikletten inip yayan devam edince anladım ne kadar yorulduğumu. Ama bu tip gezilerde bilen bilir o yorgunluk ertesi sabah uyandığında hissedilmez. Sihirlenmiş gibisindir bir bakıma..

Tüm gün gezi esnasında yaklaşık 1 litre su ve birkaç atıştırmalık yediğim için karnım zil çalıyordu. Marketten akşam yemeği için birşeyler alarak hostele geçtim hava kararmaya yakın iken. Otobüsüm sabah saatlerinde olduğu için erken kalkmam gerekiyordu. Duş aldıktan sonra yemek yedim ve birkaç kişi ile tanışıp sohbet ettikten sonra telefonları şarja takarak uykuya daldım.

Sabah 7 sularında hostelden ayrılarak artık ezberime aldığım sokaklardan farklı bir yolu kullanarak otogara gittim ve otobüse atladım. Tüm günümü alacak olan yolculuk için hazırdım. Bunu düşünerek akşamleyin marketten birkaç kruvasan ve browni almıştım. Otobüste içecek sınırsız ve ücretsiz olduğu için güneşli bu günde çok sıkılmayacaktım.

Sıradaki durak Litvanya'nın başkenti Vilnius. Vilnius yazımda görüşürüz. Bunlarda fotoğraflar..







 

Gezi Tarihi: Ağustos 2015

Hasan ERCAN
09.02.2016
İZMİR

Polonya'ya giderken Yiyecek/İçecek olarak ne götürmeliyim?



 Merhaba sevgili okur. Benimle sosyal medya yoluyla iletişim kuran arkadaşların sık sorduğu sorulardan biri olan bu soruyu referans alarak kısa bir yazı hazırlayayım dedim.



 Konuya şöyle girelim. Eğer başkent Varşova veya Krakow gibi büyük olmayan Lublin gibi bir şehirde eğitim alacaksanız muhtemelen türk mutfağından ve türk marketlerinden biraz uzaklaşacak ve kendi çorbanızı kaynatmanız gerekecek. Bunun için biz gibi deneyimsiz gitmeyin diyerekten şu öğütlerim size faydalı olacaktır. Önce çantaya koyulabilecek listeyi verelim ve kısaca altına açıklayalım:

-Ortama alışana kadar sizi idare edecek ve çabuk bozulmayacak börek, pohaça vs,
-İstenilen kıvamda su bulana kadar seyahat sırasında kullanılacak miktarda su,
-Haftada ortalama 3gün çorba içiyorsak aylık 12-14 paket hazır çorba,
-Veya Ev yapımı toz tarhana,
-Konserve salça, turşu, tuz,
-Kahvaltılık reçel,bal,
-Çanta boy tava, kaşık, çatal,
-Zor durumda karın doyuracak eti burçak tarzı doyurucu bisküvi, çikolata,
-Tek içimlik kutu meyve suyu, süt vs.
EDİT: Bir de konuyla alakasız ama KABLOSUZ MODEM. Okulun (LUT) yurdunda kalacak arkadaşlar odalarına kendi modemlerini takmakla yükümlü. İster dışarıdan ister yurttan parasıyla satın alıyorsunuz.

 Neden börek dedik açıklamaya bile aslında çok gerek yok. Evden üniversiteye giderken annelerimiz niçin koyuyorsa o yüzden bunları istiyoruz. Lakin henüz hangi ürün hangi markette var hatta market nerede bunları öğrenesiye kadar ki bu 2-3 gün sürer, bu börekler bizi en azından kahvaltıda idare edecektir.

 Su işi aslında biraz opsiyonel. Çünkü çeşmeden içerim gibi düşünceleri duyar gibiyim. Ama bazı çeşme suları gerçekten kötü ve polonyalılar genelde gazanowa(gazlı ve minarelli) su içtiği için niegazanowa(gazsız, minarelsiz, bildiğimiz düz) su bulana kadar purelife veyta erikli işimizi görecektir.

 Hazır çorba işine gelelim. Eğer ben ve sevgili oda arkadaşım gibi yemeğe düşkün arkadaşlar iseniz keşke getirseydim diyeceğiniz bir yemek. Diğer türlü gerçekten kilo kaybedeceğiniz bir yurtdışı deneyimi oluyor. Sebebi ise akşam yemeğine çorbasız ve normal olarak ekmeği az tüketerek başlamak ve bir bakıma sofradan aç kalkmak. Çorba miktarı da tamamen size kalmış. Haftada bir paket ya yaparız ya yapmayız diyorsanız ona göre çorba alırsınız yanınıza. Tarhana da böyle tabiii..

 İşte burası önemli. Yemek yapmayı bilen bilir. Salça birçok yemeğe tat ve renk veren bir katıktır. Lakin bu Lublin de biz tuzlu salça ve turşu konservesi bulamadık dostlar. Adamların salça bildiğimiz şekerli yada su tadından hallice. Ona göre yanınızda şöyle bir yarım kiloluk konserve salça getirseniz iyi olacaktır. Turşu yiyen var yemeyen var ama böyle ekşili ve tuzlu turşu yok yokkk..

 Reçel ve bal konusu biraz size kalmış. Çünkü ikiside var burada. Balları biraz daha sıvı ve pahalı iken reçelin tadı gayet hoş. Ama bu orta avrupalı lar reçele koruyucu madde olarak domuz ürünleri katıyorlarmış ve jelimsi kıvamını da bu şekilde elde ediyorlarmış. He biz bunu öğrenene kadar baya yedik. Gerçi kesinliğinden emin olmadığımız için öğrendikten sonra da yedik ama sağlık açısından sıkıntı yaşatmadı. Ps: Çok değişik aromalı reçeller ve marmelatlar var ve tatları çok güzel :)

 Mutfak gereçleri nerde uygundur nerde ucuzdur öğrenene kadar(Lublin için otobüs terminalinin yanındaki pazar ve Auchan avm) bu tava falan işinizi baya görür. Gerek menemen olsun gerek et soteler olsun baya iş yapar. Hatta pilav bile yapabilirsiniz üstüne alüminyum folyo kapatarak :)


 Börek çörek pohaçalar bittiği vakit eti burçaklar size el sallamaya başlayabilir. Tahminen onlara sıra gelene kadar yemek işini halledersiniz zaten. Öyle olursa  da misafiliğe gelen polonyalı arkadaşlarınıza çayın yanına koyarsınız işte.

 Susadığınızda veya enerji ihtiyacı duyduğunuzda kutu içecekleriniz baya faydalı olur kanımca. Hiç okudunuz mu bilmiyorum ama yetişkin bir erkeğin günlük kalori ihtiyacının 5te 1ini karşılar düzeyde enerji sağlar bu meyve suları, sütler..

 Daha fazla merak ettiğiniz şeyler var ise bana mail adreslerimden ve facebook hesabımdan ulaşabilirsiniz.

  Hepinize kolay gelsin.

  Hasan ERCAN
  09.02.2016
  İzmir