28 Mart 2014 Cuma

Lublin'de Ne Yenilip-İçilir !!

  Merhaba sevgili okur. Bu yazımda daha önce bahsettiğim fakat üzerinde çok durmadığım yemek-içmek konusundan bahsetmek istiyorum.

  Geldiğim ilk günden beri gün aşırı ekmek olsun su olsun bir sebepten marketlere uğruyorum. E tabi insanın doğası gereği diğer ürünlerede göz gezdiriyorum. En başta yaşadığım acaba bunun içinde ne var, yenir mi içilirmi gibisinden soru işaretleri birazda olsa hala devam etmekte. Fakat artık aldığım besin kaynakları genel olarak sabit olduğu için sadece listeme yeni keşiflerim dışında pekte birşey eklemiyorum diyebilirim.

  Özellikle Lublinde yiyeceklerin yüzde doksan yedisinin falan  ambalajında ingilizce açıklama yoktur arkadaşlar. O yüzden diğer türk arkadaşlar başta olmak üzere arkadaşlarınızla ürünleri kıyaslamanız ve bilgi alışverişi yapmanız yararınıza olacaktır. Mesela süpermarkete gittiğinizde eğer bilmiyorsanız beyaz peynir diye margarin almanız içten bile değildir :)

  Ekmek diye de bir problem var tabiki. Bizim ki gibi ekmek yeme alışkanlıkları yok arkadaşlar. Genel olarak bizim ordada satılan dilimlenmiş somun ekmeği yaygın burada. Ayrıca 30-50 gr lık beyaz ekmekler ve tost ekmekleri de bulmak mümkündür.

  Hazır yemek derseniz eğer burada birçok yerde KFC mevcuttur. Ayrıca Mc Donalds, Pizza Hut ve heryerde KEBAB TURECKİ adıyla görebileceğiniz "sözde" dönerciler de baya yaygın (Bizim döner ile alakası yok).

  Ben gibi kolayı çok seven biri iseniz paraya kıymanız gerekecek malesef. Çünkü biranın şişesinin 2-3 zloty (2 den daha ucuz genel olarak) olduğu bir memlekette kolanın fantanın değersiz olması kaçınılmaz yani. Genel olarak 4,5 zloty e 2 litre Coca-cola alabilirsiniz.

  He ben yurdumda kendim yaparım derseniz oda bir ihtimal tabiki. Şuana kadar bulduğumuz en ucuz makarna 1.09 zloty idi. Tadıda gayet normal yani. Ama salça sosu falan yapmak istiyorsanız Türkiye'den salça getirseniz iyi edersiniz. Çünkü buradakilerin çoğunda tuz yok, hepsi tatlı.

  Et olayına gelirsek tavuk burda çok ucuz arkadaşlar. Bol bol yiyeceksiniz gelince. Dana etide var biz aldık denedik problem yok yani. Lakin domuz eti yaklaşık tavukla aynı olduğu için danayı yiyen yok. O yüzden dana etleri raflarda kalıyor ve hafif rengi koyulaşıyor. Eğer taze almak istiyorsanız sanırım gününü bilmek gerekiyor. Birde yumurta derseniz 30lusu 8-13 zloty aralığında indirim gününe göre değişkenlik gösteriyor.

  Sebze meyve olayıda tam bir muamma arkadaşlar. Bizim o tükettiğimiz charleston(yazımı yanlış olabilir) biberi yok burda. Yani ben daha görmedim. Heryerde o çizgi filmlerde gördüğümüz renkli renkli dolmalık biberlerden var ve fiyatları 7-12 zloty arasında değişiyor. Domates var tabiki ama ne tadı ve ne tuzu. Ayrıca da sert baya. Fiyatıda 4-5 zloty gibi bir para. Eğer patates seviyorsanız yaşadınız. Kilosu 1,5 zlotyden falan başlıyor. Soğanın fiyatını hatırlamıyorum fakat çok değildi. Salatalık deyince orda bir durmanız gerekebilir arkadaşım. Kilosu 12 zloty i görmüştü birkeresinde. Hatta youtube da videosu da var yüklemiştik :)
  Süt ürünlerini de atlamamak gerek elbette. Kutu süt 3 zloty civarı, Peynir değişkenlik göstermekle beraber 200 gr ı 5 zloty falan, Yoğurt deyince "grecki" yazanlar en katı ve bizimkine benzemekte, fiyatıda 2-3 zloty, margarin 4-5 zloty blabla..

  Su konusunda endişe etmenize gerek yok. "Zywıec zdroj" marka benim favorim. Kendisinin doğal olanın kullanıyorum ve fiyatı 1,5-2,5 zloty (indirim falan oluyor bazen). Ayrıca birçok çeşit meyveli olanları da var. Onların da tadı çok kötü değil yani.

  Peki bütün bunları nereden mi alıyoruz?? Marketlerin isimlerini yazıyorum ki direk googledan yerini bulun diye: Leclerc, Carrefour Hipermarket, Auchan Atrium Felicity, Lublin Plaza, Stokrotka, Lidl, Biedronka, Carrefour Express, Zabka, Lux..

  Siz iyisimi gelirken valizinize üç kuruş daha verip yiyecek olarak ne getirebiliyorsanız buraya getirin. Ben gibi yapıp Thy çok para ister vs gibi şeyler gibi düşünmeyin :) Çünkü sonra "Türkiyeden buraya kargo kaç para acaba" gibi düşüncelere gireceğinize eminim :)

  Şuanlık bilgiler bunlarla sınırlı. Daha fazla bilgi için gmail ve yandex mail adreslerimden ve facebook adresimden bana ulaşabilirsiniz.

  Hepinize bol şanslar :)

  Hasan ERCAN
  28.03.2014
  Lublin

22 Mart 2014 Cumartesi

Lublin Ders Ekle-Sil İşlemleri (LUT)

  Tekrardan herkese selamlar sevgili dostlar. Bu yazımda sizlere buraya gelmeden önce ders seçimi ve geldikten sonra ders ekle-sil işlemleri hakkında önerilerde ve uyarılarda bulunmak istiyorum sevgili arkadaşlar.

  Ben şahsen mühendislik fakültesi öğrencisiyim ve burada da çeşitli fakültelerden bölüme uygun dersleri almaktayım. Daha doğrusu almaya çalışmaktayım. Kendi yaşadıklarımı anlatıyorum ve senin de gerekli dersleri çıkaracağını umuyorum sevgili okur :)

  Buraya gelmeden önce okulumdaki erasmus ofisimin ve danışman hocamın yaşattığı birtakım problemler sonucunda bir hafta gibi çok kısa bir süre içinde derslerimi seçtim ve gerekli evrakları hazırladım. Lakin ders seçiminde çok da fakültelere dikkat etmeden o fakülte senin bu fakülte benim diyerekten aldım dersleri. Bunu yapmaktaki dayanağım daha önceden buraya gelen bazı arkadaşlarımızın "Abi orda ne geliyorsa seç Lubline gidince istersen hepsini siler ve değiştirirsin" demesiydi açıkçası. Gelgelelim öyle olmayabiliyormuş...

  Karabükte seçtiğim derslerimin yarısı Lublindeki Makina mühendisliği fakültesinden , diğer yarısıda Elektrik-elektronik fakültesinden olmuştu. Ne şanstır ki Kabul mektubumda beni burada Elektrik-elektronik fakültesi öğrencisi olarak göstermişler.. makina mühendisliği öğrencisi olduğum halde..

  Sonradan kabul mektubumuz değişemediği için artık sonsuza dek elektronik fakültesi öğrencisi olduk birkaç arkadaşımla beraber.

  Herşey normal gibi gözüküyor olabilir sevgili okur. Hatta "Ne olacak ki Elektronik fakültesi olsa?" falan da diyebilirsin, anlatayım..

  Burada ekle-sil işlerine başlayınca yaklaşık olarak bütün fakültelerin erasmus koordinatörlerini tanıyorsun normal olarak. Bazıları gerçekten yardımcı oluyor bazıları da bildiğimiz kıl ve arıza çıkarmak için yer arıyor.. Mesela makina fakültesinin koordinatörü doktor zubrişki harbiden on numara adam. İsterseniz tüm learning agreement ınızı bile değiştirebilirsin nerdeyse öyle yani :) Gelgelelim elektronik fakültesindeki iki koordinatör var. Biri Bilgisayarcılara Smolarz ki o da on numara adam, diğeri de Kurniçki diye biri. Kendileri Elektronik mühendisliğine bakıyor ve arızanın teki. Öyle şanslıyım ki bize o bakıyormuş..

  Adam kesinlikle taviz vermiyor arkadaşlar. Kural neyse onu uyguluyor. Sen erasmus öğrencisisin, sana yardım edeyim falan yok öyle bi durum. Eğer dersin iptal olmadıysa öyle kafana göre değiştirmeye derslerinin %20si oranında izin var. Üstelikte değiştirdiğin derslerin hocasından kanıt niteliğinde imzalı kağıt istiyor. Demem o ki bu Kurniçki psikopatın teki. Varsa imkanınız onla hiç bir işiniz olmasın...

  Sonuç olarak ders konuları burada sıkıntılı sevgili erasmus severler. Muhtemelen bu yazıyı okuduktan sonra LUT gözünüzü korkutacak ve listeden buranın adını çıkaracaksınız. Belki de isabetli bir karar olacaktır. Lakin şehir seçimlerinize çok özen gösterin arkadaşlar. Dönüşü yok bu işlerin. Haydi hepinize kolay gelsin..

  Hasan ERCAN
  22.03.2014
  Lublin

15 Mart 2014 Cumartesi

Limuzin (Limousine)

  Günlük hayatımızda çokta karşılaşmadığımız lakin herhangi bir yerde görsek kendimizi bakmaktan alamadığımız Limuzinler aslında normal hayatımızda kullandığımız sedan araçlara bazı değişiklikler yapılmasıyla ortaya çıkmıştır ve aynı yolda üretilmeye devam etmektedir.

 TARİHÇE

  1902 yılında üretilen ilk Limuzin(Limousine) adını üretim yeri olan Fransa'nın Limousin adlı bir kasabasından almaktadır. Aracın kaportası o yörede hayvancılık yapan çobanların giydiği bir çeşit pelerini andırmaktadır. Bu sebeptendir ki zamanında bazı şoförler aracı kullanırken o pelerini giymişlerdir ve o zamanlarda sürücü mevkii henüz yolcu kabiniyle birleşik değildir.


  Şuanki limuzinlere baktığımızda ilk üretilen limuzinler büyüklük olarak bugünün 7-8 kişilik aile otomobillerine karşılık gelmektedir ve çokta büyük değillerdir.

  İlk uzun dingil mesafesine sahip limuzin ise 1928 yılında ABD'de Arkansas eyaletindeki bir otobüs şirketi olan Armbruster'deki tasarımcı Fort Smith tarafından tasarlanmıştır. Bu limuzinler ilk olarak ünlü müzik grubu liderleri olarak adlandırılan "Big-band leader" kişileri taşımak için kullanılmıştır ve halk arasında "Big-band buses" olarak anılmıştır.

 ÜRETİM VE TEKNİK BİLGİLER

  Genellikle sedan olarak üretilmiş otomobillerin özel bir şasi üreticisi tarafından üretilmiş şasi ile mantıken gereğinden fazla bir dingil açıklığı ile limuzine dönüştürülmesiyle üretilen bu araçlar 2.0-6.0 litre aralığında, V6 ve V8 turbo dizel veya benzinli ünitelerden, 200-400 beygir aralığında güç alabilmektedir ve kara taşımacılığının en pahalı şeklidir.

  İş böyle olunca limuzin üreticileri araçlarını tasarlarken aracın tasarımı ve motorlu taşıt yakıt emisyonu gibi konularda kimi zamanlar problemler yaşamaktadırlar. Bir ülkenin taşıt yönetmeliği diğer ülkeye uymayabildiğinden üretilen her limuzini her ülkede göremeyebilmekteyiz.

 Çoğunlukla siyah ve beyaz olarak tercih edilen limuzinler profesyonel şoförlere sahiptir ve devlet başkanlarına, siyasi liderlere, özel davetlilere, ünlü kişilere ve zengin kesme hitap etmektedir.

  Bunun için diğer araçlardan farklı olarak özel zırh, kurşun geçirmez cam, güçlü ses yalıtımı gibi fiziksel yeterliliklere ve açılır tavan, minibardan daha büyükçe bir bar, mini buzdolabı,  deri koltuk kaplamaları, son teknoloji elektronik cihaz ve sistemlere sahiptirler. Ayrıca opsiyonel olarak sürücü ile yolcuları ayıran açılır-kapanır perde sistemi gibi sistemlerde mevcuttur.

  Lakin aracın kullanıcı portföyü göz önüne alındığında gereğinden fazla uzun olmasını bir yana bırakalım "Daha ne ekleyebiliriz" yada "Ne kadar daha uzatırsak müşteri memnun olur?" gibi düşüncelere dalmak firmalar açısından çokta mantıksız olmaz..



  EHLİYET SINIFI

  Normal otomobilleri kullanabildiğimiz B Sınıfı ehliyet limuzinler için de geçerlidir. Lakin bazı ülkeler bunu yeterli görmeyebilmektedir. Avrupa için 3500 kg ve altındaki limuzinler için B Tipi, 7500 kg ve 8 kişi ve daha az yolcu taşıyorsa C1 Tipi, daha fazla ağırlık ve yolcu taşıyorsa D1 Tipi sürücü ehliyetine sahip olmak gerekmektedir.

  DİĞER KULLANIM ALANLARI

  Amerika ve bazı avrupa ülkelerinde havaalanından otele veya özel bir noktaya rezervasyon ile limuzin taksi hizmeti veren şirketler bulunmaktadır. Ayrıca ülkemiz de dahil olmak üzere evlilik, nişan gibi özel merasimler için de hizmet veren şirketler ve bireysel limuzin sahipleri bulunmaktadır.

  Birkaç fotoğrafla limuzin nasıl üretilir:

1-Aracın sedan hali:
 


 2- Kesim işlemi, şasi ilavesi ve aktarma organlarının eklenmesi:
3- Kaportanın montajı, boyama işlemi ve son olarak camların takılması:
4-Aracın teslimata hazır hali:
  EN ÜNLÜ LİMUZİNLER:

Lincoln Town Car

Lincoln Navigator

Cadillac DTS Presidental Car (The Beast)

Cadillac XTS Limo

Rolls Royce Phantom Lımo

Volswagen Beetle Lımo

Mını Cooper Lımo

Bmw X6 Lımo

Corvette C3 Lımo

Range Rover Lımo

Chrysler 300C Limo

Hummer Monster2 Limo

Lamborghini Aventador Limo

Mercedes S550 Limo

Kaz Limousine..

                                                                                                       kaynak: vikipedi, teknolojioku.com
Hasan ERCAN
14.03.2014
Lublin

11 Mart 2014 Salı

Gezmeler 1: Varşova


  Merhaba sevgili okur. Biliyorum biraz arayı açtım, senden özür diliyorum. Bu aralar sevgili okulumun hocaları biz erasmus öğrencilerine çok yardımcı olmadıkları için sıkıntılar yaşıyorum dersler konusunda. Neyse senin de canını sıkmak istemiyorum ve dün yaptığım Varşova gezmem hakkında gördüklerimden bahsetmek istiyorum :)

  Aslına bakarsan çokta planladığım bir gezi olmadığı için çok biryer görmedim diyebilirim. Ama sevgili arkadaşlarım çağırınca kıramadım gittim. Sağolsunlar maceralı bir tren karşılamasının ardından [Dw. Centralna çok karışık :)] beni aldılar, yurtlarına götürdüler, kahvaltı hazırladılar üstüne bir de şehir turu yaptırdılar. Onları biraz yordum galiba ama birlikte(Zeliha, Sümeyye, Kübra,Bahanur,  Önder)çok eğlendik :))

  Kahvaltı sonrasında hazırlandık, 2.20 zlotye biletimizi alıp hemen yurdun yakınındaki tramvaya atladık. Tram direk centrum(şehir merkezi)'a gittiği için hiç sıkıntı olmadı. Bu arada hatırladığım kadarıyla tüm toplu taşıma araçları mutlaka şehir merkezinden geçiyormuş. İlk kez geldiğimiz için ve süremiz kısıtlı olduğu için Old Town'a gitmeye karar verdik ve indik tramvaydan.Yürümeye başladık dememi beklediniz biliyorum ama hayır! Yaya geçidinde kırmızı ışık yandığı için bekledik biraz :) Burada da herkes kurallara uyuyor dememi de beklediniz ama ona da hayır! :)

  Burda polisleri anlamak zor sanırım. Çünkü daha sabah biz ışıkta beklerken önümüzden polonyalılar laylaylom kırmızıda geçti onlara laf yok. Gel gelelim bazı arkadaşlarımız(??) farkında olmadan kırmızıda geçmiş ve polis hemen ceza kesmek istemiş. İlginç yani :) (Sonucu merak ettiniz biliyorum :D Arkadaşlar biz yeniyiz kuralı bilmioduk ayağına yatmışlar ve kurtulmuşlar..)

 
  Biliyorum yine uzattım devam ediyorum :) Sonrasında biz yürüyoruz işte old town a doğru. Böyle baya bi yürüdük dümdüz. Sağlı sollu güzel binalar falan vardı. Şansımıza hava çok güzeldi sevgili okur. Yani havanın güzel olduğunu gören vatandaş yollardaydı öyle söyleyeyim. Yolda yürürken her tarafta sokak sanatçıları vardı. Gitar çalan gençler olsun, akrobatik gösteri yapanlar olsun, baloncusu olsun... birsürü birsürü.. Hatta bitane garip kıyafetli genç bana soldaki gibi şaka yaptı :) Sağdaki amca ise 30 yıl boyunca içki içmiş ve şimdi kendini bu şekilde cezalandırıyormuş..Yani istesek öyle bi günde gidemezdik galiba. Çünkü bir haftadır falan acayip soğuk olduğunu söyledi hep sevgili arkadaşlarımız..

  Neyse yürüyüşümüz sırasında baya bi eğlendik fotograflar çekildik ve old town a gelmiş olduk. Aslında yürüdüğümüz yolda dahil oralar hep old town mış ama asıl meydana geldiğimizde gerçekten "old" olduğunu anlamıştık..

  Meydanda bir süre vakit geçirdikten sonra biraz daha ilerledik. Ortalıkta birçok turta ve waffle tarzında güzel kokulu yiyecekler satıyorlardı ama biz almadık :( Şuan çok pişmanım ama hepsinde çok sıra vardı malesef.. İlerleyince önümüze kale duvarları çıktı. Birkaç fotoğrafta orda çekildikten sonra az ilerledeki ve benim ismini hatırlamadığım bir parkta birsüre oturduk ve güzel bir sohbet ettik. Hava hafiften soğumaya başlamıştı ama yinede iyiydi. Halen güneşin ışığı binaları aydınlatıyor ve gerçekten bizlere güzel pozlar veriyordu :)

  Sonrasında bazı arkadaşarımız acıktıklarını belirttiler ve bizi "Kebab King" adlı bir restorana götürdüler. Lakin ben o kadar çok odaklanmışım ki etrafın güzelliğine unutmuşum açlığımı. Tabi sabahki kahvaltıda ki Pohaçaların da etkisi de olsa gerek :)) Gittiğimiz restoran Türk restoranı olunca baya bi doyduk açıkçası. Lakin çay ikramını beklerken akşam olmuş meğersem. Sonra ordan ayrıldık ve meyşur varşovanın saat kulesinin orlarda birkaç fotoğraf falan çekildik :)

  Evet arkadaşlar geldim asıl konumuza. Sabah gelirken atladık trene direkt geldik. Çünkü geliş trenini baya bi araştırmıştım. Ama dönüşe hiç bakamıştım açıkçası :D Saate bir baktım akşamın 6'sı olmuş. Düştük bilet telaşına. İnternetten tren saatlerine bakıyoruz. Ama Dw. Centralna istasyonundan direkt tren gözükmüyor. En iyisi direkt oraya gidip soralım dedik ve gittik istasyona. Ama onlarda bize bildiğimizin dışında birşey soylemediler ve elimize gidecek olan ilk trenin kalkış noktası ve saatinin bilgisini içeren bir kağıt verdiler.

  Sonradan anladıkki o saatte Warszawa Centralna istasyonundan değilde Warszawa Gdanska istasyonundan direkt tren varmış ve o istasyonada metro ile gidiliyormuş. Biletimizi alıp atladık metroya ve o istasyona gittik. Kadına sorduk varmı diye oda var dedi kendi dilinde. İngilizce bilmedikleri için tarzanca anlaşıyoruz herzamanki gibi :) Sonra bi şekilde 22 zloty karşılığında biletimizi aldık. Bu sırada saat 19:30 civarıydı ve tren 20:51 de idi napalım nedelim, orayamı gidelim, şurayamı bakalım derken hiçbiryer bulamadık ve istasyonda oturduk. Ama iyiki oturmuşuz :) İyiki de oturmuşuz süper bi sohbet döndürdük oracıkta.. Ve koca bir saatin nasıl geçtiğini açıkçası ben anlamadım.

  Tren saatine 10 dk kala perona gittik ama trenimizin olması gereken yerde başka bir tren vardı. Şaşırdık açıkçası ve ne yapcağımızı bilmez bi şekilde etraftaki insanlara trenimizin yerini sorduk. Meğersem bizim tren peron 2 ye geleceğine peron 3 e gelmiş ve kalkmasına 3 dk falan var :)) Alt geçitten nasıl koştuk ve üzerimize gelen insanların arasından yukarıya nasıl çıktık gerçekten hatırlamıyorum ama yetiştik.

  Bizi tüm gün gezdiren üstüne üstelik taa ordaki tren istasyonuna kadar getirip uğurlayan ve yorulduklarını gerçekten çaktırmayan herkese teşekkürü bir borç bilirim. Sizinle tanıştığıma memnun çok memnun oldum Zeliha, Kübra, Sümeyye, Bahanur..

  Tabiki hepinizi Lublin'e bekliyoruz herzaman :)

  Evet sevgili okur bu yazı da burada sona erer. Faydalı olmuşsa ne fayda olmadıysa canın sağolsun. Yeni bir yazıda görüşmek üzere..

  Dipnot: Hediyelikler çok pahalı. Ufacık magnetler 10 zloty..

  Sizleri fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum :)

Hasan ERCAN
10.03.2014
Lublin